7 Temmuz 2018 Cumartesi

Beni Bırak, Sen Oku




Geçenlerde "Okumuyorsa evlenme" yazısı paylaşanlara atarlanmıştım. Evlenince böyle bir tablo düşünüyor olabilirsiniz çizgi filmde olmuş gerçekte neden olmasın. Hatta olsun :)




Şimdi de şu fikir üzerine bir konuşalım :)

"Biriyle tanışırken kendime şunu soruyorum. 
Bunun yerine kitap okusam bana daha çok şey katar mı ?"


Bir tarafım bu cümleye hak verse de büyük bir kısmım içeride kahkaha atıyor.
Kahkaha atan kısmı şu: o zaman seninle tanışacak kişide gitsin kitap okusun. Kimse kimseyle tanışmasın. Sonra niye evde kaldım ben !! . Kariyer yapıcam ben taam mı !!. olmasın :D

Hak veren kısmı şu:
Atamızın bize bıraktığı miras sadece Cumhuriyet değil. Aynı zamanda sözleri,ilkeleri , inkılapları.
Bu sözleri anlayıp felsefe haline getirip yaşam stilime uygulamaya çalıyorum.

"Hayatta En Hakiki Mürşit İlimdir Fendir" sözü ve Atatürk'ün İnkılapçılık ilkesi.
Bu iki şeyi en son ilk okul sıralarında duydum. Bakın aslında her şey ne kadar doğru başlamış.
Ama ne yazık ki bu dolu sözler bize sadece her gün gördüğümüz çikolata,cips markası haline gelmiş.
Ne anlatmaya çalıştığını bilmediğimiz ama tanıdığımız bir yazı haline.

Yıllarca hedefimiz sınavlarda başarıya ulaşmak oldu. Böylece asıl hedeften uzaklaştık.
Yani eğitimin amacından. Çünkü öğrenim zamanında, herkes "oku hayatını kurtar,oku adam ol, serseri olma !! " şeklinde tavsiyeler veriyordu.
Yani herkesin eğitime bakış açısı refah içinde yaşamak muhtaç olmayan rahat birey olmak.Yokluk çeken bir neslin evlatları olduğumuzdan bütün bunlar.

Yokluk gören öğrencilerin daha azimli ve başarılı olmaları, yeni nesil gençlerin girişimci ama kolay pes eden yapıda olmasının asıl sebebi bence bireysel olarak muhtaç olma kavramını bilmiyor olması.
Çünkü bunu aileleri hiç hissettirmedi. (Çok derin konu girmeyeceğim)

Bireysel değil toplumsal düşündüğümüzde bakın neler oluyor.
"Oku kendini kurtar" değil -> "Oku vatana millete bir faydan dokunsun".

Yaptığın işi çok iyi yapmak ve aldığın eğitimi bunun için aldığını fark etmek gerekir.
Bir ayakkabı üreticisinin dizayn ettiği büyüyebilen ayakkabı Afrika'daki çocukları kurtarır.
Bir mühendisin ürettiği yüksek verimli güneş paneli petrole bağımlığı azaltır.
Böylece atmosfere yayılan Karbon(C) ve Nitrojen (N) azalalacağı için küresel ısınma azalır.
Biri ülkeyi diğeri gezegeni kurtarır.Ama ikisi de kendinden daha yüce bir amaç için yapar bunu.

Eğer okucağın kitap sana bu yolda bir katkı sağlayacaksa sana katılıyorum ve alkışlıyorum.
Ya da okuduğun kitap psikolojik, aşk meşk gibi kişisel dünyana yolculuk yapmanı sağlıyor ve
bu da seni daha üretken ve yaratıcı yapıyorsa yine oku.
Çünkü katkı sadece ürün ortaya koymak ile olmaz aynı zamanda kaliteli hizmet vererek de olur.
Çünkü o ayakkabıların dizayn edilmesi, güneş panellerinin veriminin artırılması yetmez onun doğru ellere ulaştığından, herkesin ulaşabilir olduğundan emin olunması gerekir.
Bu da yine insani değerleri koruyan ve gözeten işini layıkıyla ile yapan insanlar ile olur.
Aksi taktirde yapılan iyilik üzerinden diğer okumuş ama bireysel çıkarını düşünen kişiler tarafından ranta dönüşebilir.



=>inst:@tayfunslife




27 Nisan 2018 Cuma

Müzikalite = Müzik + Kalite



Ben eskiden nasıl dans ediyor muşum ?

Bu soruyu müzikalite dersinin başlarında kurmuştum.Eski dediğim 1 hafta öncesi bu arada :D


Son 4 yılımı aktif şekilde tangoya adamış biri olarak tangoya olan aşkımı hem ailem hem de sosyal çevremle büyük bir keyif ile paylaşmaktayım.
Tangonun bana kattıklarından sonra özellikle erişebildiğim kitlelerin de bu deneyimlerimi yaşama şansları olsun diye uğraşıyorum.
Tango yolculuğum boyunca sosyolojik,kültürel,felsefik ve psikolojik mesajlarını fark edip bunları yüksek sesle telavuz etmeye çalıştım diyebilirim.
Ki çevremde dinleyen varsa onlar da kulak misafiri olsun istedim ;) Şimdi ise müzikalite ile ilgili yaşadığım yolculuğa kulak misafiri olmanızı istiyorum.


Müzik + Kalite = Müzikalite


Teknik olarak müzik, melodi ve ritim olarak iki ana parçadan oluşmakta.
Bu iki kısmın uyum içinde ilerlemesini ya da birbirleri arasındaki geçişini sağlayan şey ise Armonidir.

Normalde ben böyle giriş cümlelerini hiç önemsemem :) belkide o yüzden dönüp dolaşıp hep en başa geliyoruz  :D :D
Bu tanım cümlesi eminim sizlere bir şeyler ifade ediyordur.Ama emin olun bu basit kelimelerin altı inanılmaz dolu ;)



Partnerden çok müziğe odaklanmak!! 

Hepimiz müziği duyuyoruz.Ama bazen dinlemiyoruz.Yani işitiyor olmak yetmiyor. Odaklanıp anlamaya da çalışmamız gerekiyor.
Genellikle duyduğumuz müziği arka plana itiyoruz.Bizim için sanki fon müziği haline geliyor.
Yan odadan gelen TV sesi gibi oluyor bizim için.
Sadece öğrenilmiş hareketlerin tekrarını yapmış oluyoruz.
Böylece dans tanımında yer alan "müziğin ritmini" hiçe saymış oluyoruz.




Gerekli odağı verip dinlemeye başladık!!


Nasıl dinliyoruz.?
-Kulak veren herkes müziğin nerede yükselip alçaldığını, dinamikleşip yavaşladığını yakalayabiliyor.
Yükseldiğinde hızlanmaya çalışıp alçaldığında yavaşlamaya çalışıyoruz.

eee tamam işte dinliyor muşum :D

Aynen hacı bende onu diyorum dinliyoruz.
Ama dinlerken ritmin başlarını sonlarını yakalamıyoruz.Onunla başlayıp senkron olacak şekilde bitirmiyoruz.
Seçtiğimiz ritim denk geldiğinde "aaa o ritim denk geldi hadi başlayım" diyerek ortasından girip istediğimiz anda çıkış yapıyoruz.En azından ben öyle yapıyordum.

Nasıl yani ben tam anlamadım.

Diyelim 8 lik bir ritim seçtiniz 1-2-3-4-5-6-7-8 şeklinde. Bu ritme biz 3 te başlayıp 6 de bitirdik.
Yani lider olarak kafamıza göre bir 4lük seçtik.

Olur mu böyle ??

Oluur biz dans ederken sorun olmuyor.
Kesinlikle sorun olmaz.Ama :D
Bu, dans ettiğimiz takipçi bizim ne zaman diğer ritme giriş, ne zaman çıkış yapacağımızı anlamasını inanılmaz zorlaştıracaktır.

Ha girdi ha girecek ya da girmesiyle çıkması bir olacak.Belki de hiç girmeyecek "Kaçtı güzelim 4lük" diyecek kadın.Tabi bunları takip eden bir kadın ise.

En azından 1- de yakalayamıyorsak 2- de yakalayalım.Bitirirken de -8 de bitirelim yada bir ritim kaysın sorun değil.
Böylece partnerimiz bizim bu ritimlerde antik kuntik çıkışlar ya da durmalar(es) yapmayacağımızı bilir
ve odağını bizden çok, müziği dinlemeye verir.Böylece iki tarafın da odağının büyük kısmı müzikte olur.

Yani işin özü odağı partnerden çok müziğe taşımak!

İlk başlarda soyut ve belirsiz gelse de dans hayatımda bunları fark etmek bana boyut atlattı diyebilirim.
Bildiğiniz başka bir gezegene yolculuk yapmak gibi oldu benim için.
Dünya ile Mars arası 78milyon km olduğunu göz önünde bulundurursak bence gayet önemli bir mesafe :D
Yemin ediyorum biricik aşkım tangoya tekrar aşık oldum.Sanki ikinci baharımı yaşamaya başladım.

Bunu deneyimlediğiniz anda "aaa bu çok iyimiş lan" diyeceksiniz.
Siz daha kibarsanız "lan" demeyin tabi.


Bana bunlar ilk bahsedildiğinde "Ne diyorsunuz ya aha yapıyorum ya ne güzel" diyordum.
Partnerlerimde memnundu.

Ta ki workshop alıp ne demek istediklerini görene kadar.Çünkü kelimeler ile anlatmak da kifayetsiz kalıyor.İzlemek de yapmak gerekiyor.

Buraya kadar hep erkek gözünden anlattım.
Kadınlar için bu kısım hem zor hem kolay.
Kolay olan kısım bu müzikaliteyi erkeğe ihtiyaç duymadan da kendi istedikleri zaman yapabilme özgürlükleri var.
Zor olan kısım genelde takip modunda oldukları için kendi başlarına
-"Sen o enstrümanı dinlerken bende şu enstrümanı dinleyim.
Sen tam ritim basadur ben de iki tane yarım yapayım.Aynı hesap zaten"  talebinde bulunmuyorlar.
Çünkü odakları genelde erkek yaptırmıyor bende yapmayım şeklinde oluyor.

Bu müzikalite yemin ediyorum aslında kadınlar için daha eğlenceli.
Zor mu ? kesinlikle
Yapar mıyım ? kesinlikle

Ben bu eğitimi Alper ve Selen hocaların Tangoloji İstanbul okulunda müzikalite 101 seminerinde öğrendim.
Sizde artık nereyi uygun görürseniz bu konuda kesinlikle eğitim almanızı öneririm.


Teknik olarak kısa da olsa bilgi vermemi isterseniz..

Ritim seçme kısmı ne oluyor ?

Ritim sözlük anlamında düzenli bir şekilde belirli notalara tekrar edecek şekilde vurulması imiş.
 1/4 lük, 4/4lük, 2/8 lik vs şeklinde ifade edilmekte. Önemli olan bunları birbirinden ayırt edebilmek ve uygulayabilmek.
 Bunların detayları için bir workshop almak şart !
 Üzerine fikir üretmek, tartışmak, ilgili uzmanlara yönlendirilmek için bana zaten ulaşabilirsiniz.Ulaşında :D

Ben size şunu öneriyorum.Yapmaya başlamadan önce bu kavramların görsel ve işitsel olarak neye tekabul ettiğini gözlemleyin.

Bir tango parçasında genelde 4 enstrüman (piyano,kontrabas,keman,bandoneon) bulunmakta.Önce bir enstrüman seçin.Kontrabas ,piano,keman,bandoneon birini baştan sonra seçerek dinleyin.Tabi gözü kapalı.Daha sonra bunu mırıldanarak yapın

Son olarak da her ritimde parmağınızı açın ritme uyum sağlamaya çalışın.Bu çok önemli çünkü beynimizin algıladığı ritmi harekete geçirdiğimiz ilk nokta burası.

Eğer burada yapamazsak ayak kısmına sakın geçmeyin.Sonra daha sesli dırı dırı ,tak tak, artık nasıl ritim tutuyorsanız. Enstrüman çalmakdan daha zor çünkü hareket ettirdiğiniz kütle 5-10 gr değil 50-60 kg :) Baktık parmakla ritim de tuttuk.Sonra adım atmanın zamanı geldi.


Hadi hayırlı olsun.



Tayfun Çelik
Ben : facebook , @tayfunslife, facebookgroup




8 Şubat 2018 Perşembe

Tango Hakkında - Fark Edin Fark Yaratın



Deneyimden bilgece yararlanırsanız, hiçbir şey zaman kaybı değildir.
"Aguste Rodes"


Çoğu tango öğrenmeye gelen kişiler diğer hobi kursları gibi
yaşamın stresinden kaçmak, sosyal iletişimini geliştirmek ya da zamanını değerlendirmek için geliyordu.
Bu da şu demek "stressliyim-agresifim-komplexliyim ,herkesle kolay iletişim kuramam ya da zamanımı boşa harcama".
Ne kadar basit denklem değilmi.
Şimdi düşünün bu negatif enerji nereye gidiyor.
En başta eğitmeni yaşıyor bu olumsuzluğu. Çünkü parasını vermiş ve stresini atması,
ona sosyal iletişim becerisi kazandırması ya da zamanını değerli kılması gerekiyor.

Daha sonra bu negatiflikten dans ettiği partnerleri, sonrasında sosyal çevresi etkileniyor.
Sırf bu kişinin negatifliği çoğu zaman birilerini o sosyal
aktiviteden sonsuza kadar soğumasına daha varlığından bile habedar olmadığı bir dünyaya girmeden ayrılmasına sebep oluyor.
bende tam bu noktada devreye giriyorum...

O stress atmaya,sosyalleşmeye artık pozitif herşey için gidip bahsettiğim negatif durumlarla karşılaştım.
Kendime "ne uğraşacağım bu kişilerle, hem atarlı, hem kibirli.Birde hobi kursu para verip milletin derdini mi çekeyim" dedim.

Hayat tecrübem bana hep şunu göstermişti.
Kolay tecrübe yoktur, tecrübe dediğin acı olur.

Şunu söyleyebilirim ki hiçbir sosyal ve kültürel aktivite siz değişime açık olmadığınız sürece sizi değiştiremez.
Bende değişim olacak mı bakalım diye Tango öğrenme ve öğretme alanında kendimi geliştirmeye başladım.
Sorun yaşadığım insanlardan kaçmak yerine onlarla anlaşmaya öğrendiklerimi paylaştığım herkese eşit olmaya odaklanmaya başladım.

Ben aslında o sorun yaşadığım kişi ile ilgilenip öğretirsem o da çevresindeki arkadaşlarına,akrabalarına,komşularına(Simpsons aile ağacı gibi)
etkileşimde olduğu herkese başaramasa bile o süreçte neler yaşadığını anlatacak.
Edindiği farkındalıkları paylaşmış olacak diye düşünmeye başladım.
Hatta daha büyük resmi görmeye çalışıp bu kişi yarın bir gün evlenecek eşi,çocukları olduğunda
"Baba ,anne ben tango öğrenmek istiyorum" dediğinde
"Hayır o da neymiş erotik dans ,dokunmalı falan istemem ben öyle" gibi bir ön yargının önüne geçmiş olmak istedim.


Tangonun aslında sanıldığı gibi bir hobi olmadığını, fiziksel ve ruhsal kazanımlar başta olmak üzere iş,eş ve arkadaş yaşamında büyük farkındalıklar kazandıracak.
Yaşadığım onca olumsuzluklara rağmen kendimden çok karşımdaki insanın kültür,sanat,müzik,dans kültürü edinmesi hatta bunu bir yaşam biçimi haline getirmesi için emek harcadım.
Çünkü bana yapılan olumsuzluk beni ve onu ilgilendirir ama ona bir şeyler kazandırırsam bu kazanım başta çekirdek ailesi olmak üzere tüm sosyal çevresini dolayısı ile tüm toplumu değiştirecektir.
Önceki gibi sadece fikir sahibi değil aynı zamanda bilgi sahibi de olmaya başlayacak.
Neden öğretmenin topluma ışık tuttuğunu,öğretmenliğin kutsal bir meslek olduğunu sanırım şimdi anladım.


İlk okulda bir biyoloji öğretmenim vardı sınıftaki kimseye önem vermezdi.Dersini anlatır çıkar giderdi.Elbette şunu derdi "Dersinize çalışın, tekrar yapın".
Ama bunu hissetirmek, fark ettirmek için hiç bir şey yapmazdı.Bunları aşmak için biraz da idealist olmak gerekiyor sanırım.
Karşılıksız vermek, kendini adamak gibi kavramlar sanırım teraziye konamayacak değerler.Gönül sadece bir kişiye değil bir fikre de verilebilir.Bakalım daha neler fark edeceğim bu yolculukta.

Bir sonraki bloğumda "sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuştur" ve "Kadının toplumdaki yeri" isimli iki başlığı tango üzerinden inceleyeceğim.

Sizinde farklı konularda önerileriniz ve paylaşmak istediğiniz fikirleriniz, sorularınız varsa bana ulaşmakta tereddüt etmeyin.

Fark Edin Fark Yaratın

Tayfun Çelik
Me : facebook , instagram, facebookgroup